Oxford Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi 1860 yılında bilimsel çalışma merkezi olarak kurulmuş. Esasında tarihi 1860'dan eskiye gidiyor. 1683 yılında J. Tradescant'ın özel kolleksiyonu şeklinde kurulan müze, bu tarihte üniversitenin bir parçası değilmiş. Ancak, bugün uluslararası öneme sahip jeoloji ve zooloji örneklerinin saklandığı, aynı zamanda da eğitim amaçlı sergilendiği bir müze konumunda. Neo-Gotik mimarinin bir örneği olan müze binası biyolojik çeşitliliğin evrimsel tarihini anlamaya yardımcı olacak bir çok örneğe sahip ve bunların 19.000 tanesini ise kuş örnekleri oluşturuyor. Kuş örnekelerinin çoğunun temsil ettiği ülkeler ise İngiltere, Yeni Gine, Güney Afrika, Borneo, Sulawesi, Ekvator, Brezilya, Arktik ve Yeni Zellanda. Müzenin sahip olduğu en önemli örneklerden biri olan Dodo (Raphus cucullatus) kuşu müzenin ve hatta üniversitenin sembolü olmuş. Uçma özelliğini yitirmiş, Mauritius adasına endemik bir tür olan Dodo günümüzde ne yazık ki nesli tükenmiş (extinct) statüsünde yer almakta. En yakın akrabası ise Madakaskar'ın doğusundaki Rodrigues adasına endemik ve yine nesli tükenmiş bir başka kuş türü, Pezophaps solitaria. Bu iki nesli tükenmiş kuş türünün günümüzde yaşayan en yakın akrabaları ise güvercinler ve kumrular. Bu grup içerisinde iki türe genetik olarak en yakın tür ise Hindistan'ın doğusundaki takım adalarda varlığını sürdüren Nicobar güvercini (Caloenas nicobarica). Şimdi gelelim Dodo'nun hikayesine... Dodo’nun varlığına ilişkin ilk kanıt 15. yüzyılda Afrika’nın doğu kıyısına 1200 mil uzakta konumlanmış volkanik bir ada olan Mauritius’da bulunmuş. Hollandalılar 1598 yılında bu adaya geldiklerinde öncelikle adayı keşfetmiş ve sonraki 40 yıl içinde de adada ilk yerleşimlerini kurmuşlar. Yaklaşık 70 yıl süren yerleşimleri 1710 yılında sona ermiş. Toplam altı Dutch gemisinin komutanı olan Amiral Jacop Cornelius Van Neck Mauritius’un, Avrupa ile Doğu Hint Okyanusu Adaları arasında seyahet eden Dutch gemileri için uygun bir konaklama alanı olabileceğine karar verir. Adada bol miktarda ağaç, yiyecek ve kuş, kısacası adada bol miktarda besin ve destek malzemesi bulunmaktadır. O dönemde oldukça yüksek popülasyon büyüklüğü ile temsil edilen Dodo, ada üzerinde hiç predatörü bulunmadığı için uçma özelliğini yitirmiş iri bir kuş olarak dikkat çekmiş. İsminin tam olarak kökeni bilinmiyor olmasına karşın, hakkında çeşitli tanımlamalar yapılmış. Örneğin bir diğer Dutch denizci, Wybrand Van Warwijck, bu kuşu etinin sertliği ve lezzetine göre “Valghvogels” olarak tanımlamış. 1598 yılınan önce, 1507 yılında Portekizli denizciler adaya gelmiş olsa da onların ziyaretine ilişkin çok fazla yazılı kanıt bulunmuyormuş. Fakat, Portekiz dilinde “doido” aptal ya da deli anlamında kullanılan bir kelimeymiş. Dolayısıyla Dodo kelimesinin Portekiz kökenli olduğu da düşünülmüş. Yakalanması adadaki diğer canlılara göre daha kolay olan Dodo’yu o dönemdeki gemiciler Avrupa’ya ve hatta Hindistan’a bile götürmüş. İlk Dodo örneğinin Oxford’a geliş zamanı ise 1634 yılından önceki bir tarihe denk geliyormuş ve bu örnek Anatomi Okulu’nda saklanmış.
0 Yorumlar
Yanıt Ver. |
|